Cumartesi, Ekim 21, 2006

everybody be cool, this's a bayram!!!



Tamam, daha önce de garip rüyalar gördüm,
ama bu kadarına da pes doğrusu diye söyleniyodum
kendi kendime bayram sabahı uyku sersemliğini
üstümden atmaya çalışırken.

Hala rüyanın etkisindeydim, Mia Wallace
(Uma Thurman) en seksi haliyle karşımdaydı,
dans ediyoduk, fakat müzikde bi gariplik vardı.
Vincent (John Travolta) davul çalıyor,
Jules (Samuel L. Jackson) ise ona zurna ile
eşlik ediyordu. Enstrümanlar tuhaf olsa da
melodi tanıdıktı, uyanmış olmama rağmen
müziği haala bu kadar canlı şekilde işitebilmemi
garipsedim. Biraz kulak kabartınca bunun bi rüya
olmadığını farkettim, yani müziğin. Bu, bu bi kabustu.
Evet koca bi ay boyunca her gece kafamı ütüleyen,
en tatlı rüyalarımın orta yerine davuluyla giren
mahallemizin pek saygıdeğer davulcusu ve
zurnacı ekürisi ramazan bayramı repertuarlarına,
Dick Dale'den Misirlou'yu da (hani pulp fiction'ın
şu meşhuuur müziği) eklemişler ve bunu benim kapımın
önünde çalmayı münasip görmüşlerdi.

Ee daha neler görecez bakalım...

Valla bu işten eşşek gibi para kazanan TV kanalları falan bile habire eski dizileri, filmleri yayınlıyolar, benim neyim eksik a.k.!

Çarşamba, Ekim 18, 2006

kınspirısi tioriyzzz...
















Cul hanımın şurada ki yazısını okuyunca bi kez daha farkettim ki bi yere yürüyerek gitmek en büyük zevklerimden. Bi sürü ilginç şey görüyosun her seferinde. Mesela geçenlerde bi TEB bankamatiğinin önünden geçerken gördüğüm 444 0 666 telefon numerosu beni benden aldı tee gençliğime götürdü. Gençliğine niye gittin geldin lan arada a.k. diyenleri duyar gibiyim hemmen şööle açıkliyim; hani şu cadı avının başladığı, her siyah t-shirt giyen heavy metal dinleyicisinin satanist ilan edildiği günlerde ben de o zan altındaki kitlenin bi üyesiydim ve hatta haber haber diye ağzının suyu akan dallama muhabirin "peki siz gerçekten bakire kızları mı kurban ediyorsununuz?" sorusuna "yok be abi, izmir'de bakire kız ne arar?" diye cevap veren diğer dallama ve fatih altaylı'nın o dönem teketek programına çıkardığı antalyalı satanist (?!) S. bizzat arkadaşlarımdı. Gerçi S. ipnesi (serter'dir adı bu arada) 5lt. lik Şirince şarabımı çalmıştı bi ara ama soona dövdüm ödeştik o bakımdan haala arkadaşım diyebilirim galba. Neyse işte konuyu dağıtmiyim, o dönem bi siyah t-shirt yüzünden karakollarda sabahlayan bi güruh mevcutken yukarıda gördüğünüs üzre elimizde bu kadar çok delil varken bi bankanın haala helal mevduatlarımızı (ki benim helal kısmını geçtim, mevduatım bile yok neyse) gönlünce kullanabiliyor olması beni ziyadesiyle üzmekte. Tamam belki ben paranoyağım, ama kardeşim sen de koca TEB'sin az akıllı ol di mi bööle alanen aaa!

Ayrıntılar için resme tıklayınıs, bi de ben depresyonda, göbekli ve ölmekte olan biriyim üstüne bi de aşık oluyom galba maruz görünüz işte a.k. aman üf... ahha bi de galatasaray PSV'den gol yedi daha ne diyim ben hep TEB'in oyunu bunlar a.k.!!!

Çarşamba, Ekim 11, 2006

The Joshua Tree ve ...




















Yok ben değilim o, yani evet benim... ama adam olan... yani adama benzeyen... yani joshua tree ben değilim diyorum, o etraftaki otların arkasında bi ağaç var siz görmüyosunuz... ben de görmüyorum... ama bu yazıyı yazan biliyo... çünkü onu oraya kendisi koydu bizzat... orda bi joshua tree varmış... bi de ben varmışım, ben ona benzermişim ama ben değilmişim, aslında o kadar yalnız değilmişim anlayacağın...

Çok eski değil bu resim... hatta hiç eski değil.. daha gerçekleşmedi bu resim.. ama bu yazıyı yazan diyo ki... yakında böyle olabilirmiş... benim sakalım bu kadar uzamaz... diyorum ama anlatamıyorum kendisine... inatçıdır benim kadar olmasa da...ben adımı ne Ankara'nın sokaklarından aldım... ne de şişelerden... inattan gelir... sadece inattan

Dinle de anlatayım yazan bi bok bilmiyo...

Çok yürüdüydüm o gün?

Epey çok... En çok ve de en son çocukken kaybolduğum bi gündü galiba bu kadar yürüdüğüm. Hani çöllerde yürüyen adam hesabı... Hani hatunlar falan... üzüm yedirecekler şarap içirecekler hesabı... Kızgın bakışlarım da gelmeyen hatunlardan... Sopa da sopa deil zaten... çölde kırdığım tek ağaçtan... diyo ya yazan: joshua tree... ben onu kırmışım iyi mi... şimdi ne U2 albümü olacak, ne yalnızlığını ağaca bağlayan ızdıraplı genç kızlar... çölde başka bişey yoktu ki a.k. J kırayım... daha önce sordum ya, hala acıyo mu ellerim cam kırdığımda...? bak ... kızların laneti olsa gerek... ağaç elimi acıttı iyi mi

Hayır kötü... ağacın kozalağı yok...

Yazan yalan söyledi... orda ağaç da yok... bak gölgelere... saat olmuş bir öğleden bayaa sonra... sakalım uzamış hiç uzayamayacağı kadar... iki taş koymuşum yanıma... diyorum sana.. sen yazana bakma.. çölde ağaç yok... o ben değilim.. ben ona benzemiyorum... yazan da bilir... yemez yani... ben o kadar kötü değilim henüz... en fazla kırdığım dalla bi çölde Björk' ü ararım ben... hem demiş miydim... yazana söyleme ama; orası da çöl değil zaten...

Yazan: PJ Didem derim ben ona, soona eline sağlık da derim, yine ben çiziyim sen yaz da derim... PJ Didem'i merak eden olursa burda kendisi

Pazartesi, Ekim 09, 2006

...



















kışkarankarasoğukhakiyalnızlıkuykusuzlukemir demirlankonuşmamakLhayalkokutabldotizkalabalık
antalyasözyolredemptionsongdenizdenizdenizyetmedimikaradaçektikleriniz a.k.C.S.T