Perşembe, Aralık 31, 2015
Çarşamba, Aralık 30, 2015
Pazar, Aralık 27, 2015
Cumartesi, Aralık 26, 2015
Cuma, Aralık 25, 2015
Çarşamba, Aralık 23, 2015
Pazar, Aralık 20, 2015
Cuma, Aralık 11, 2015
Perşembe, Aralık 10, 2015
Salı, Aralık 08, 2015
Pazar, Aralık 06, 2015
Çarşamba, Aralık 02, 2015
Pazartesi, Kasım 30, 2015
Pazar, Kasım 29, 2015
Cumartesi, Kasım 28, 2015
Cuma, Kasım 27, 2015
Salı, Kasım 24, 2015
Pazartesi, Kasım 23, 2015
Perşembe, Kasım 19, 2015
Pazartesi, Kasım 16, 2015
Pebbles
"Often it isn't the mountains ahead that wear you out, it's the little pebble in your shoe." "Çoğunlukla sizi tüketen önünüzdeki dağlar değil, botunuzdaki küçük taş parçasıdır." Muhammed Ali
Cumartesi, Kasım 07, 2015
Cuma, Ekim 30, 2015
Perşembe, Ekim 29, 2015
Cumartesi, Ekim 24, 2015
Perşembe, Ekim 15, 2015
Çarşamba, Ekim 07, 2015
Pazar, Ekim 04, 2015
Salı, Eylül 29, 2015
protokol eziyeti strikes back!
Bi anda gözümde ilkokul yıllarımdan bi gün canlanmıştı linkteki haberi gördüğümde;
Ailemin memuruyeti sebebiyle bulunduğum şirin bi ilçeye, şirin bi
Turgut Özal'ın gelecek olması sebebiyle, sabahın köründe ve
kışın ayazında onlarca veled ilçe meydanına dizilmiştik. İlk yarım saati,
dersten yırtmanın keyfiyle zevkli geçen bu zorunlu bekleyiş, soğuğun ve
ayakta bekleme süresinin artmasıyla hafif hafif ızdıraba dönmeye başlamıştı.
Bi de Turgut Özal'ın koşarak geleceğini düşündüğüm için (Emin Çölaşan
"Turgut nereden koşuyor?" die bi kitap yazmıştı o dönem)pek de fazla
bekleyeceğimizi sanmıyordum ilk başlarda.
Yaklaşık iki saatlik bi bekleyişin ardından soğuğa ve ayakta beklemenin
verdiği yorgunluğa bi de çişimin gelmesi eklenmiş, ben de o dönem
çok geniş olmayan küfür dağarcığımla artık gözümde pek sayın olmayan
sayın Turgut Özal'a saydırmaya başlamıştım. Sevgili öğretmenlerimiz
sayın başbakanın sağda solda işeyen öğrenciler tarafından karşılanmasının
pek hoş olmayacağını düşünmüş olsa gerek ki, çişe gitmemize de izin
vermemişlerdi. Bekleyişimizin yaklaşık üçüncü saatinde öğretmenimiz
"Çocuklar, sayın başbakanımızın işi çıkmış gelemiicekmiş, ee başbakan bu
boru diil, hadi okula dönüyoruz" demişti. Başbakanın gelememesi ve okula
dönecek olmamız beni nasıl rahatlatmıştı anlatamam, soğuğu unutmuştum,
adeta içimi bi sıcaklık kaplamıştı. Çok geçmeden arkadaşlarımın
gülüşmelerinden bu rahatlamanın ve sıcaklığın gerçek sebebini
acı da olsa anlayabilmiştim. Öğretmenimiz "Olur bööle şeyler, çocuklaar
gülmeyin bakiiim arkadaşınıza, aaaaa!" diyerek sırtımı sıvazlarken,
ben ileride Turgut Özal'a düzenleyeceğim suikastin planlarını yapmaya
başlamıştım bile...
Ailemin memuruyeti sebebiyle bulunduğum şirin bi ilçeye, şirin bi
Turgut Özal'ın gelecek olması sebebiyle, sabahın köründe ve
kışın ayazında onlarca veled ilçe meydanına dizilmiştik. İlk yarım saati,
dersten yırtmanın keyfiyle zevkli geçen bu zorunlu bekleyiş, soğuğun ve
ayakta bekleme süresinin artmasıyla hafif hafif ızdıraba dönmeye başlamıştı.
Bi de Turgut Özal'ın koşarak geleceğini düşündüğüm için (Emin Çölaşan
"Turgut nereden koşuyor?" die bi kitap yazmıştı o dönem)pek de fazla
bekleyeceğimizi sanmıyordum ilk başlarda.
Yaklaşık iki saatlik bi bekleyişin ardından soğuğa ve ayakta beklemenin
verdiği yorgunluğa bi de çişimin gelmesi eklenmiş, ben de o dönem
çok geniş olmayan küfür dağarcığımla artık gözümde pek sayın olmayan
sayın Turgut Özal'a saydırmaya başlamıştım. Sevgili öğretmenlerimiz
sayın başbakanın sağda solda işeyen öğrenciler tarafından karşılanmasının
pek hoş olmayacağını düşünmüş olsa gerek ki, çişe gitmemize de izin
vermemişlerdi. Bekleyişimizin yaklaşık üçüncü saatinde öğretmenimiz
"Çocuklar, sayın başbakanımızın işi çıkmış gelemiicekmiş, ee başbakan bu
boru diil, hadi okula dönüyoruz" demişti. Başbakanın gelememesi ve okula
dönecek olmamız beni nasıl rahatlatmıştı anlatamam, soğuğu unutmuştum,
adeta içimi bi sıcaklık kaplamıştı. Çok geçmeden arkadaşlarımın
gülüşmelerinden bu rahatlamanın ve sıcaklığın gerçek sebebini
acı da olsa anlayabilmiştim. Öğretmenimiz "Olur bööle şeyler, çocuklaar
gülmeyin bakiiim arkadaşınıza, aaaaa!" diyerek sırtımı sıvazlarken,
ben ileride Turgut Özal'a düzenleyeceğim suikastin planlarını yapmaya
başlamıştım bile...
Cumartesi, Eylül 26, 2015
Çarşamba, Eylül 23, 2015
Salı, Eylül 22, 2015
Cumartesi, Eylül 19, 2015
Sözler
“Aç piçler gibi havaya saldığımız bu sözler bizim değil. Belki sözler bile değiller.” Nereden bulduğumu hatırlamıyorum ve bulamadım.
Perşembe, Eylül 10, 2015
Pazartesi, Eylül 07, 2015
Pazar, Eylül 06, 2015
Cuma, Ağustos 28, 2015
Pazartesi, Ağustos 24, 2015
Söz vermeyeceksin
Bi milyon söz verdin, bi milyon karar. Sözleri kararları vermeyeceksin aslında, sarılacaksın onlara; ki gitmesinler bi yerlere...
Pazar, Ağustos 23, 2015
Cumartesi, Ağustos 22, 2015
Cuma, Ağustos 21, 2015
Perşembe, Ağustos 20, 2015
Çarşamba, Ağustos 19, 2015
Pazar, Ağustos 16, 2015
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)